Trabzon ve Giresun’un ortak kullandığı yüzlerce yayla evinin bulunduğu Sisdağı Yaylası, kaçak ve çirkin yapılaşmanın en kötü örneğini gözler önüne seriyor.
Kaçak yapılar nedeniyle neredeyse yer kalmayan ve doğal güzelliği yok olan 2 bin 182 rakımlı Sisdağı Yaylası, kaçak yapıların yıkılmasına rağmen çarpık yapılaşmanın en kötü örneklerinden biri olarak gösterilmekten kurtulamadı.
Betonarme yapılarla site görünümüne kavuşan Sisdağı Yaylası artık Türkiye’nin 82. ili olarak anılırken, yayla sakinleri Sandık Gölü mevkisinin mesire olarak işletilmek üzere tesisleşmeye açılmasına yönelik karara tepki gösterdi.
Doğal yapının bozulmaması ve endemik bitki çeşitliliğinin korunması amacıyla imza toplayan yöre sakinleri inşaatın durdurulması için müracaatta bulunurken, yaklaşık 7 dönümlük alanda başlatılan projede bungalov, restoran ve kamelyalar yer alacak.
Jandarma ve yayla sakinleri arasında gerginlik yaşandı
Sis Dağı’na çıkan yerli ve yabancı turistlerin uğrak yerlerinden biri haline gelen, etrafındaki zifin çicekleri ile ilgi çeken Sandık Gölü ve Şelalesi çevresinde tesis yapılmak üzere başlatılan çalışmalarına tepki gösteren yöre sakinleri göl çevresinde basın açıklaması yapmak istedi. Basın toplantısı yapılacak alana gitmek isteyen yöre sakinleri ile şirket çalışanları arasında tartışma yaşandı.
Yayla sakinleri tarafından proje alanına çekilen şeritler ve tabelalar sökülürken, olaya jandarma ekipleri de müdahale etti. Jandarma ekiplerince inşaat alanına girmeye çalışan yayla sakinlerine izin verilmezken kısa süreli gerginlik yaşandı. İnşaat alanına giremeyen yayla sakinleri Sandık Gölü çevresine giderek basın açıklaması düzenledi.
‘Atalarımızın anılarını yok etmeyin’ ‘toprağıma dokunma’ ve ‘Turizm yatırımı bahane sis dağını ranta kurban etme’ yazılı pankartlar ile Sandık Gölü’nde tesisleşmeye tepki gösteren yöre halkı adına basın açıklamasını okuyan Nusret Özendi, Trabzon ve Giresun’un ortak yaylası olan Sisdağı’nın incisi Sandık Gölü ve çevresinin katledildiğini söyledi.
“Mirası koruyup yaşatmakla mükellefiz”
Özendi, “1780 yılından beri atalarımızdan bozulmadan miras kalan, yaylamızın marka yüzü Sandıklı göl alanını, bir avuç Rantcı keyif sürsün diye yıkılmasına ve betonlaşmasına, yöre halkı olarak razı olmadığımız için burada toplandık. Yaylalar bizim emsalsiz miraslarımız. Bizden sonraki nesillere taş ve çöp dağları bırakmamak için bu mirası koruyup yaşatmakla mükellefiz. İşte tam öyle bir yerdeyiz.
Yöre halkının bu ortak değerini, Allah vergisi bu güzel doğayı, ücretli hale getirmek istiyorlar. 2016 yılında orman vasfından hukuka uygun olmayan usullerle, bireysel ilişkilerle mesire alanına çevrilen bu alan özel bir şirkete kiralandı. Kurumlardan, bireysel ilişkilerle izin alınarak, Sandık Gölü’nün hemen yanı başına bungalovlar, tuvaletler, restoran, ve satış yeri yapmak için proje hazırlandı.
Bu alanda yapılan inşaatlarla endemik bitkileri ve doğal güzelliği yok edecekler. Yöre halkının ücretsiz özgürce girdiği mesire alanı bir şirketin özel mülkü haline gelecek. Atalarımızın koruyup kolladığı yerler rant alanına dönüşecektir. İnsanlarımız kendi yaylasında yabancı muamelesi görecek.
Elimizde kalan doğal güzellikleri korumak istiyoruz. Bilindiği üzere son dönemde çarpık yapılaşmaya Cumhurbaşkanımız da dikkat çekmiş, bu kötü gidişatı düzeltmek adına süreçlere müdahil olmuştur. Bu projeye izin verenleri ve bu projeyi uygulayanları bu yanlıştan biran önce dönmeye davet ediyoruz” dedi.
“Hepimizin gözleri önünde ülkenin ve doğanın geleceğini yok ediyor”
Turizm tesislerine karşı olmadıklarını dile getiren Özendi, “Trabzon Giresun gibi sanayi kapasitesi düşük ve gelişmekte olan şehirler için turizm çok önemli bir gelir kapısıdır bunun farkındayız. Sis dağı yayla turizmi, sis dağı yaylası katledilmeden de gelişebilir, geliştirilebilir. Sis Dağı Pazar yeri atıl bakımsız bir halde, turizm yönünde bir şey yapılacaksa hak sahipleri ile birlikte yenileme, ve tesisleştirme çalışması oradan başlamalı. Fakat kimse bizden sadece rant amaçlı doğal güzelliklerin tahrip edilmesine göz yummamızı beklemesin!
Yetkilileri duyarlı olmaya, bu sürece dur demeye, dozerleri biran önce buradan indirmeye çağırıyoruz. Uzungöl’ün içler acısı halini hepimiz görüyoruz. Bundan ders almalıyız. Başka yerleri de turizm adı altında çöplüğe çevirmemek gerekiyor. Biz bu yolda mücadelemizi sürdüreceğiz ve bölge halkının bu ortak alanının, bu doğal güzelliğin turizm adı altında ranta kurban gitmesine izin vermeyeceğiz. Burası hakkında kararlar alınırken, projeler yapılırken hiçbir muhtara ya da bölge halkına danışılmadı.
Süreç kamuoyu bilgilendirilmeden, bölge halkının görüşü alınmadım bürokratik ve ticari ilişkilerle yaptım olduya getirilmek isteniyor. Ancak biz Anayasa’nın 56. maddesinin de bize verdiği bir hak ve ödev olarak çevremizi korumaktan ve ona sahip çıkmaktan geri durmayacağız. Doğal yaşamı ve ekosistemi tahrip edecek bu proje derhal iptal edilmelidir.
Firmaların doymak bilmez rant hırsı, hepimizin gözleri önünde ülkenin ve doğanın geleceğini yok ediyor. Tüm yetkilileri bilim insanlarının, çevre gönüllülerinin, yöre halkının ve doğanın sesine kulak vermeye, bu insanlık suçuna dur demeye davet ediyoruz” şeklinde konuştu.
“Buraya nasıl kıyılıyor nasıl bu vaziyete getirildi”
Yöre sakinlerinden Coşkun Somuncuoğlu ise yaptığı konuşmada, “Atalarımızın bize miras bıraktığı Sandık gölü çevresinde yapılan katliamı protesto etmek için buradayız. Yaylalarımızın bizim için buluşup kaynaşma yerleridir. Yetkililere sesleniyoruz biz mesire alanına karşı değiliz, bizim için yetkili firmalarla bir meselemiz yok. Meselemiz buraya yapılan mesire alanı” ifadelerini kullandı.
Yöre sakinlerinden Müteber Somuncu, “Hayatım burada geçti. Bugüne kadar burada hiçbir şey kesmedik. Buraya nasıl kıyılıyor nasıl bu vaziyete getirildi. Bakanlığı kadar gideceğim. Böyle olmasını istemiyorum. İş makinelerini buradan çeksinler. Yoksa makinenin önüne yatacağım alsın canımı” diye konuştu.
Basın açıklamasının ardından grup olaysız bir şekilde dağıldı.
“Hiç kabul edemeyeceğim suçlamalar ile karşılaşıyorum”
Öte yandan, Sisdağı Yaylası’nda yapılması planlanan turizm tesisinin inşaatını sürdüren firma yetkilisi Oktay Gül yaptığı yazılı açıklamada, “Öncelikle şunu belirtmek isterim ki tabiat, hepimize miras kalmış eşsiz bir emanettir ve layığı ile korunması boynumuzun borcudur. Bizden sonra çocuklarımıza devredeceğimiz bu emanete ihtiram göstermenin ne kadar önemli bir mesele olduğunu tüm ömrüm boyunca fikir ve eylemlerim ile desteklemiş bir iş adamı olarak son zamanlarda hakkımda çıkan iddiaları üzülerek duyuyorum.
Hiç kabul edemeyeceğim suçlamalar ile karşılaşıyorum. Hayırlı dilekler ve güzel niyetlerle başlanılmış bir girişimin hiç alakası olmayan zararlı ve olumsuz bir algı ile topluma yansıtılmak istenmesi, hiçbir vicdan sahibince doğru bulunamaz.
Beni ve şahsiyetimi bilen, yakından ya da uzaktan tanıyan ve başlatmış olduğumuz turizm hareketinin bölgeye ve doğaya katkısını hakkı ile araştırıp gerçeği gören vatandaşlarımızın bu asılsız suçlamalara inanmamaları bir kısım marjinal grupların da dahil olduğu hukuksuz eylemlere katılmamış olmaları da bunu kanıtlamaktadır.
Hukuka riayet, şeffaflık ve evrensel ilkelere uygunluk çerçevesinde yaptığımız faaliyetler aleyhine haksız ithamlarda bulunanları kendi vicdanları ile baş başa bırakıp meselenin aslına vakıf olan ve bölgeyi kalkındıracak bahis konusu projemize destek veren tüm yurttaşlarımıza saygılarımı sunuyorum.
Orman Genel Müdürlüğü’nce Türkiye’nin farklı illerinden firmaların da katıldığı bir ihale sonucu yöre halkının ve tüm doğa severlerin hizmet alacağı, ülkemiz ve bölge turizmine yakışır bir tesis yapmak için var gücümüzle çalışıyoruz.
Bu süreçte Orman Genel Müdürlüğü, Giresun Bölge Müdürlüğü, Çanakçı Kaymakamlığı, Eynesil Belediye Başkanı Barış Güdük, Şalpazarı Belediye Başkanı Refik Kurukız ve Çanakçı ilçe jandarma komutanlığı personeline katkı ve desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı
Haber Kaynağı: İhlas Haber Ajansı (İHA)
GÜNDEM
10 Ekim 2024SPOR
10 Ekim 2024GÜNDEM
10 Ekim 2024SPOR
10 Ekim 2024SPOR
10 Ekim 2024GÜNDEM
10 Ekim 2024GÜNDEM
10 Ekim 2024